Safra kesesi kanseri, nadir görülen bir kanser türüdür. Amerika Birleşik Devletleri'nde yılda 100.000 kişide 2 vakadan az görülmektedir.1 Özellikle Orta ve Güney Amerika, Orta ve Doğu Avrupa, Japonya ve Kuzey Hindistan'da yaygındır; Ayrıca Amerikan Yerlileri ve Hispaniklerin aralarında bulunduğu bazı etnik gruplarda da yaygındır. Yeterince erken teşhis edilirse, safra kesesi, karaciğerin bir kısmı ve ilgili lenf düğümleri çıkarılarak tedavi edilebilir, ancak en sık karın ağrısı, sarılık ve kusma gibi semptomlar ortaya çıktıktan sonra, yani kanser karaciğer gibi diğer organlara yayılınca teşhis edilir.
Kanserin, porselen safra kesesi olarak bilinen bir durum olan safra kesesinin kalsifikasyonuna yol açabilen safra kesesi taşlarıyla ilişkili olduğu düşünülmektedir. Porselen safra kesesi de nadir görülen bir durumdur. Bazı çalışmalar porselen safra kesesi olan kişilerin safra kesesi kanseri gelişme riskinin yüksek olduğunu göstermektedir, ancak diğer çalışmalar bunu sorgulamaktadır. Semptomlar ortaya çıktıktan sonra kanser bulunursa, 5 yıllık sağkalım oranı %3'e yakındır.
Erken belirtiler, safra kesesi taşlarından kaynaklanan safra kesesi iltihabını taklit eder. Daha sonra gelişen belirtiler, safra yolu ve mide tıkanıklığı olabilir.
Ludwig Georg Courvoisier'in 1890'da ortaya koyduğu Courvoisier kanunu, ağrılı olmayan ve hafif sarılık ile birlikte dokunulunca hissedilecek kadar büyümüş bir safra kesesinin varlığında, nedeninin safra taşı olma ihtimalinin düşük olduğunu belirtmektedir. Bu, safra kesesi veya pankreasta muhtemelen malign bir büyümeye işaret edebilir.2
Erken tanı genellikle mümkün değildir. Kadınlar veya safra kesesi taşları olan Yerli Amerikalılar gibi yüksek risk altındaki insanlar yakından değerlendirilebilir. Transabdominal ultrason, BT taraması, endoskopik ultrason, MRG ve MR kolanjiyopankreatografi (MRCP) tanı için kullanılabilir. Safra taşı oluşumu (kolelitiazis) için değerlendirilen hastalarda tesadüfen çok sayıda safra kesesi kanseri saptanmıştır.3 Biyopsi, tümör büyümesinin kötü huylu olup olmadığını söylemenin tek kesin yoludur.4
Dosya:Gallbladder adenocarcinoma (3) lymphatic invasion histopathology.jpg|Lenflere sıçramış SK adenokrsinomunun histopatolojik görünümü Dosya:Gallbladder adenocarcinoma (1) histopathology.jpg|Tesadüfen kolesistektomi sırasında keşfedilmiş SK adenokrsinomu Dosya:Gallbladder adenocarcinoma (2) histopathology.jpg|SK adenokrsinomu
Ksantogranülomatöz kolesistit (XGC), kanserli olmasa da, safra kesesi kanserini taklit eden nadir bir safra kesesi hastalığı şeklidir.5 İlk olarak 1976'da JJ McCoy, Jr. ve meslektaşları tarafından tıbbi literatürde keşfi rapor edilmiştir.67
En yaygın ve en etkili tedavi, safra kesesinin (kolesistektomi) karaciğerin bir kısmının ve lenf nodlarının cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Bununla birlikte, safra kesesi kanseri son derece zayıf bir prognoza sahiptir ve çoğu hasta ameliyattan sonra bir yıl içinde ölecektir. Ameliyat mümkün değilse, safra ağacının endoskopik stenti sarılığı, midedeki stent ise kusmayı azaltabilir. Cerrahi işlemlerin yanında kemoterapi ve radyasyon da kullanılabilir. Eğer safra kesesi kanseri, safra taşları için yapılan kolesistektomiden sonra tesadüfi olarak teşhis edilirse, çoğu durumda karaciğer ve lenf bezlerinin bir kısmını çıkarmak için tekrar ameliyat gerekir. Ameliyatın mümkün olduğu kadar erken yapılması, hastalara uzun süreli sağkalım ve hatta tedavi için en iyi şansı vermektedir.8
Çoğu tümör adenokarsinomdur, ancak küçük bir kısmı skuamöz hücreli karsinomdur.
Prognoz hala kötüdür. Kanser genellikle karaciğer, safra kanalı, mide ve duodenuma yayılır.
Orijinal kaynak: safra kesesi kanseri. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page